Sürdürülebilir Ekolojik Duyarlılık

Sürdürülebilir ekolojik duyarlılığın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için çeşitli çevre politikaları oluşturulmaktadır. Sivil toplum örgütü, politika - sanat camiası, yöneticiler üzerinde ekolojik kriz nedeni ile artan baskılar ve tüketici bilincinin oluşmaya başlaması ekolojik ürün üretimine teşvik etmektedir. Bu teşvik çevreye verilen zararların önlenmesi, atıkların bertarafının azaltılarak kaynağında toplanması ve ayrılması ile transfer maliyetlerinin azaltılması amacı taşımaktadır.

Sürdürülebilir Ekolojik Duyarlılık Kapsamında Çevre Politikaları

Yöneticilere düşen görev üretimde hammadde girdilerinin alternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarından tercih edilmesi, benzer seviyelerde olması gereken talep tahmininin doğru tahmin edilmesi, tüm prosesi ve dahi ambalajlama yöntemlerinin geliştirilmesi, az kaynak, yüksek verim düşük maliyet sağlayan proseslerin tasarlanması, tehlikeli atıkların minimuma indirilmesi ve teknolojik risklerin yönetilmesidir.

İşletmede uygulamaya alınan standartlar ve eğitim programları ile çalışan bireylerin duyarlılık algıları arttırılmaya çalışılmakta ve yaygınlaşması sağlanmalıdır. Yasalara uygunluk kapsamında Türkiye’de yürürlülükte olan tüm yasal düzenlemeler ve yönetmelikler takip edilerek faaliyetlerin yasalara uygunluğu incelenmelidir. Ulusal ve uluslararası uygunluk belirli standardizasyon mekanizmaları aracılığı ile uygulanmaktadır. Bu nedenle ISO14001 belgesine sahip kuruluşların ürünleri tedarik edilmelidir. İSG, güvenlik ve çevre korunması ilkeleri tüm işletmeler tarafından desteklenmelidir. Ayrıca enerji tasarrufu ve atık geri kazanımı / dönüşümü sağlanan proseslere geçiş yapılmalıdır. İşletmeler sürdürülebilirlik stratejilerine uyumlu şekilde sıfır atık ve karbon ayak izinin küçültülmesi hedefleri belirlemelidir. Bu bağlamda oluşan endüstriyel atıklardan enerji eldesi sağlanmalıdır. Yakma prosesleri ile tamamen geri dönüşümü gerçekleşebilen atıkların ardından Toplam Üretken Bakım (TPM) projeleri ile karbon salınımı azaltılmasına yönelik enerji verimliliği sağlanmalıdır. Teknolojik bakımdan üstün özelliklere sahip kılınan ve tedarikçilerin kontrolünü risk gruplarına ayırarak gerçekleştirmektedir. Ayrıca tedarikçi iyileştirme, bilinçlendirme, değerlendirme çalışmalarına devam edilmelidir.

İşletmeler canlı sağlığını ve güvenliğini sürekli gözetmeli ve üretim / hizmet aksiyonlarında sürdürülebilir ekolojik duyarlılıklarını geliştirmelidir. Proaktif ve yalın çevre – enerji yönetim mekanizmaları oluşturmalıdır. Bu nedenle her bertaraf doğal kaynak kaybı olarak görülmeli ve kaynağında atık önlemeye önem vermelidir. Enerji verimliliğini destekleyen süreç tasarımlarını güncellemelidir. Çevreye zararlı bulunmayan hammadde ve yardımcı madde arayışından vazgeçmemelidir. Proseslerde iklim değişiklikleri için inovatif çözümler geliştirmelidir. Müşterilerin yaşam kalitesini koruma veya arttırma çalışmaları yapılmalıdır.

Ancak tüketim aşırılığı sonucu yüksek seviyelere ulaşan talep miktarlarını karşılamak adına arz durumunda artış gözlendiğinden sorumluluk alması gerekenler yalnızca işletmeler değildir. Tüketiciler, tercihini ekolojik ürünlerden yana kullanmalıdır. Bilinçli tercihlerin ardından maliyetleri düşerek piyasada kalmayı garantileyecek olan ekolojik ürünler işletmenin hammadde ve üretim prosesini doğrudan etkiler hale gelecektir. Ekolojik ürünlerin üretim ve pazarlanma durumları tamamen tüketicinin ekolojik tutum ve duyarlılık faktörlerine bağlıdır.

Yapılan bazı araştırmalarda genç bireylerin ekolojik duyarlılığa daha fazla sahip olduğu, kadınların erkeklerden daha ilgili olduğu ve eğitim durumu, davranış ve tüm demografik özelliklerin yüksek etkisinin bulunduğu belirlenmiştir. Ayrıca çevreye zararı öğrenilen bir ürünün daha az satın alındığı gözlenmiştir. Sebze ve meyvelerin tat, güvenlik ve sağlık bakımından düşüşte olduğu ancak ekolojik ürün niteliği taşıyan ürünlerin isminin duyulmadığı anlaşılmıştır.

Sürdürülebilirliğe kısmen hazır görüntüsü veren toplumumuz sürekli artış gösteren nüfusun değil süreklilik sağlayabilen makul miktarda birey için güvenli bir geleceğin vurgulandığını anlamalıdır. Ekolojik dengenin bozulması ile dinamik denge halini alan içinde bulunduğumuz durum yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmayı gerektirmektedir.

Sonuç olarak yüksek besin tüketimi sona erdirilmeli ve zirai kimyasal ilaç kullanılmamalı, avlanma yasaklarına uyulmalı, ormanların karbon emici ve biyosfer rezervi olduğu hatırlanmalıdır.

İlginizi Çekebilir