Ekolojik Yıkımla Mücadele

Geçmiş zamanların tümünü, doğayı ve hayata sirayet eden her canlıyı kapsayan tarih beslenmeyi, nesilleri tükenmek üzere olan türleri, savaşları, politika ve ekonomiyi kısaca akla gelen gelmeyen her şeyi barındırmaktadır. Megolamanlık ile başlayan ve benmerkezci yaklaşımı kaplayan insanoğlunun neden olduğu, tahakküm ve tahribat ilkelerini hiçe sayarak ekolojik anlamda dahi doğal dengeyi bozan toplumlar günümüzde korku duymaya başlamıştır. Tüm tarih boyunca doğadan sadece çıkar sağlamayı hedefleyen dünya nüfusu nihayet ekolojik krizin farkına varmış ve kendine karşı mücadeleyi başlatmıştır.

Ancak henüz farkındalık mertebesine ulaşamamış toplumlar da bulunmaktadır. İki tarafın varlığında yaşanan ekolojik yıkım ve savunma durumu kısır bir döngü haline getirmektedir.

Hükümet politikaları neticesinde turizm bölgeleri haline getirilen doğal güzellikler, yol yapımında yararlanılan yaylalar, enerji eldesinde kullanılmak üzere değiştirilen derelerin bulunduğu ortamlar, nükleer santral kurulmasında yaşanan sıkıntılar ve maden kazaları yalnızca birkaç negatif durumu kapsamaktadır. Artan sanayileşme neticesinde yükselen işsizlik oranları, pahalılaşan hayat sonucunda düşen ekonomik gelirler ve göç ile biraz daha arttırılan problem çeşitleri ekolojik yıkımı anlatmaya kelimelerin yetemeyeceğinin en açık göstergesidir.

İlk farkındalık bilincinin oluşmasının ardından çevre bilimi gözü ile bakılan ve çevre koruma yöntemleri sıralamak gibi dar bir alana tezahür eden ekolojik duyarlılık nihayet uzun vadeli mücadele gerekliliğine doğru yükselmektedir. Ayrıca dünya üzerinde Haiti ve Dominik Cumhuriyeti arasındaki ekonomik, siyasi ve sosyal farklılıkların sonuçları incelendiğinde ülkelerin doğal su kaynaklarının korunması, hava kirliliği ve ağaçlandırma çalışmalarını içeren politikaların yanlış belirlenmesinin nelere sebep olacağı açıkça gözlenmektedir. Ekolojik adımların eksikliği veya yanlışlığı siyasi iktidarsızlık ve sosyal çöküşlere neden olmaktadır. Aynı adada yer alan bu ülkelerden Dominik Cumhuriyeti yüzde 28 oranında ormanlık alana sahip iken Haiti’de ormanların kapladığı alan yüzde 1‘dir.

Bu durum Haiti’nin geçmişte koloni olmasının sonuçlarından biri olarak gözükse de Dominik Cumhuriyeti’nde kaçak çalışan ormancılar katledilmiş ve orman gecekonduları zorunlu olarak boşaltılmıştır. Zalim diktatör olarak anılan Balaguer tarafından katı şekilde sınırlandırılan çevre politikaları Dominik Cumhuriyeti’ni Haiti gibi olmaktan kurtarmış gözükmektedir. Haiti’nin günümüzde yolsuzlukla mücadele eden, bazı hastalıkların en yüksek sıklıkta görüldüğü bir ülke olmasında tarım uygulamalarının yok edilmesi, su kaynaklarının kirlenmesi ve hava kirlilik seviyelerinin oldukça yüksek olması endikedir. Yaşanan bu durumların sonucunda birçok vatandaş Dominik Cumhuriyeti’ne göç etmekte ve ağır işlerde düşük ücret karşılığında çalışmaktadır. Bu durum önünde sonunda ekolojik yıkımın ardından siyasi ve sosyal çöküşü de getirecektir.

Sağlıklı ekosistemlerin bir hak olduğu unutulmamalıdır. İhlali sonucunda cezai yaptırım uygulanmalı ve doğa dostu teknolojilere, sürdürülebilir kalkınma politikalarına ağırlık verilmelidir. Ekolojik ortamlardaki bozulmalar giderilmeli bunun yanı sıra küresel ısınma, açlık, kirlilik gibi problemlerin önüne geçilmesi adına önlemler alınmalıdır. Biyoçeşitliliğin azalması, iklimin değişmesi ve sağlığın giderek daha fazla tehdit edildiği bu günlerde şirket vb. büyük kuruluşların aşırı yöntemler sonucu neden olduğu doğa tahribatına bir son vermesi gerekmektedir.

Ekolojik kriz tüm dünyayı ilgilendiren uluslararası boyuta sahip küresel bir problemdir. Bu nedenle uluslararası iş birliğine ihtiyaç duyulmaktadır. Ekolojik gerçekler ile bağdaşan hukuki mevzuatlar da gerekliliklerden bazılarıdır.

Ayrıca ISO14001 standardına uygun üretimler gerçekleştirilmelidir. Dünya Kimya Sanayi tarafından gönüllü eylem planı olarak duyurulan üçlü sorumluluk ilkeleri benimsenmelidir. Enerji tasarrufu uygulamaları desteklenmeli ve çalışılmalıdır. Atık yönetimi konusunda geri kazanım, geri dönüşüm seçeneklerine uygun olan yerine getirilmelidir. Organik üretim ve tarım uygulamalarının önemi hakkında ilgililer bilinçlendirilmeli ve gerekli eğitimleri verilmelidir.

İvedi adımlar ile alternatif enerji kaynaklarına yönelen ve ciddi adımlar atılmaya başlanan ülkemizde doğaya en az zarar ile en yüksek fayda sağlanması amaç haline gelmekte ve bilinçlere yerleşmektedir.

İlginizi Çekebilir